XV
Saccharescent, glükozun içinde,
Ham pamuktaki ağda
Grasse’nin
yağları gibi bir taaffünle,
O büyük kabuk bağlamış göt-deliği, sinek sıçarken,
Emperyalizm gurulduyor,
Nihai idrarlık, mezbelelik, kloaksız çiş torbası,
……r daha az gürültücü, ……Episcopus
……..sis,
Baş aşağıda, gömülmüş yalağa,
Titriyor bacaklar ve sivilceli,
Göbek
deliğinin altında ters asılmış büro tipi haya bağı
Kondomu siyah böcek dolu,
dövme işaretleri çevreliyor anüsü
ve bayan golfçüler sarmış etrafını.
Cesur vahşiler
Doğruyor
kendilerini bıçaklarla,
Korkak tahrikçileri vahşetin
…..n ve ........h yenmiş buğday bitlerince,
…….ll sanki şişkin bir fetüs,
Yüz
ayaklı canavar, USURA
Hürmetkarlar doldurmuş yalağı,
Mekanın
efendilerine reverans yapıp,
İzah ediyorlar faydalarını,
Ve o
laudatores temporis acti
b-kun eskiden daha koyu ve zengin olduğu iddiasındalar
ve Fabian’lar ağlaşıyor kokuşmuşluğun taşlaşmasına,
baklava dilimli bir gübrelik için
Muhafazakarlar laflamakta,
Gecekondu-mahlukatına
karşı tozluklarıyla mümtaz,
Ve bir büyük çember içinde sırt sıvazlayıcılar,
Yetersiz
ilgiden şikayetçiler,
Arayış neticesiz, eksik sıvazlamadan naşi karşı talep
Dava meraklısı,
Yeşil bir safra, ajans sahipleri, ….s
Anonim
…….ffe, kırık
Güllenin
cam kapıya vurduğu gibi vurulmuş bir kafa,
Bir an için görünüyor,
Düşüyor
gövdeye, saralı,
Et nulla fidentia inter eos,
Hepsi
seğiren sırtlarıyla,
Kamalarla, şişe dipleriyle kolluyorlar
Gafil bir anı;
Bir taaffün, tıkılı burun deliklerine;
Altında birinin
Hiçbir
şeyin kımıldatamayacağı,
Seyyar dünya, edepsizliği tarayan bir gübre,
Teşebbüs halinde hata,
Sıkıntıdan doğan sıkıntı,
Britanya haftalık mecmuaları, ……….c’nin nüshaları,
Bir dizi ……nn,
Dedim ki, “bu ne?”
Rehberim de:
Bu cins bölünmeyle türer,
Bu dört milyonuncu tümör.
Bu bolge’da
sıkıntılar biriktirilir,
Nihayetsiz cerahat pulları, kronik bir frenginin kabukları.
Deri-pulları, tekrarlar, aşınmalar,
Göt-kıllarının sonsuz yağmuru,
Döndükçe dünya, merkez
Kat eder
tüm bölümleri sırayla,
Devamlı bir popo-geğirtisi
Dağıtır
ürünlerini.
Andiamo!
Battı
birinin ayağı,
Çamurun dalaveresine kapıldı biri, tutamak yok,
Anafor gibi emiyor bataklık,
Dedi ki:
Kapat
ayak aralarını!
Ve gözlerim tutunmuş ufka,
Yağ ile
is karışmış;
Plotinus yine:
Kapıya,
Gözünü aynada tut.
Şükrettik Medusa’ya,
Kalkanla
taşlaştırdı toprağı,
Aşağı doğru tutarak
Güzergahı sertleştirdi
Önümüzde santim santim,
Direnen malzemeyi,
Başlar kalkandan yükseldi,
Tıslayarak, gözler aşağıda.
Hırsla ziftlenen kurtçuklar,
Yüz
ancak yarı canlı,
Yılanların dilleri
Sıyırıyor yalağı
Sertleştiriyorlar turşuyu,
İnce
ızgara,
Kılıç ucunun yarı eninde.
Bununla
o gizli kötülüğün içinden,
Ha battı ha tutundu,
Asılıp o batmayan kalkana.
Unutuş,
Unut
süreyi,
Uyku, cılız bulantı.
“Nişabur’da
ya da Babil’de”
Diye duydum düşümde.
Plotinus
gitti,
Ve kalkan altımda bağlı, uyandım;
kapı mafsallarından salındı;
soluyup hasta bir köpek gibi, sersem,
alkali ve asit içinde yıkanmış.
Ηέλιον τʹ ʹΗέλιον
Gün
ışığıyla kör,
Şiş-göz, dinlenmiş,
Göz kapakları batıyor, karanlık şuursuz.
1-saccharescent: Carrol F. Terrel
bununla ilgili izahat vermemekte ancak internetten ulaştığım bir izahatı buraya
koymak istedim: “ Ezra Pound bunu bir
kantosunda glükozun içindeki ebediyete işaret için kullanmıştı. Birinci Dünya
Savaşı’ndan hemen sonra sakarin’in görece yaygın kullanıma başlandığı sıralarda
yazılmıştı. Şeker kıtlığında sakarinin yapaylığı ve soyut glükoz kimyacılığı;
işte Pound’un tasvir ettiği modern cehennem.”
(http://sixdegreesofsirthomas.blogspot.com.tr/2013/04/saccharescent.html)
2-Grasse: Fransa’da yağlardan
sabun, parfüm ve benzeri ürünler üreten ve kötü kokan bir endüstrisi olan
şehir.
3-……: Winston Churchill (RO).
4-USURA: Dante’nin İnferno’sunun
XVII. girişindeki yüz ayaklı canavar Geryon’unun Pound versiyonu. Bu bölümün
Pound tarafından tercümesi şöyle: “bakın şu keskin kuyruklu vahşi zebaniye…
bakın şu bütün dünyayı aldatana… ve sahtekarın kirli görüntüsü geldi… kalan
kısmı bir yılan bedeniydi” (SR,133).
5-laudatores temporis acti:
Latin, “geçmiş günlerin hayranları” (Horace, Ars Poetica, 173; orjinali: laudator temporis acti).
6-Fabian’lar: Fabian topluluğu
1884’te İngiltere’de örgütlenmiş ve kademeli, evrimci bir değişimi savunup
marxist devrime karşı bir sosyalist topluluk.
7-et nulla…eos: Latin, “ve
aralarında hiç itimat yok”.
8-rehberim: Dante’nin cehennemde
rehberi Virgil iken Pound cehennemi 1919-1920 Londra’sı için bir mecaz olarak
kullandığından rehberi onu modern cehennemin karanlığından çıkaracak Pisagorcu veya
neoplatoncu ışık filozofu Plotinus olur.
9-bolge:ital., cehennem
çukurları, Dante’nin İnfernosundaki Malebolge, Pound’a göre sanat düşmanlarıyla
tefecileri içerir.
10-Andiamo:İtal., haydi gidelim!
11-Plotinus:205-270, en önemli
neoplatoncu ışık filozofu ve Enneads’ın müellifi ki Porphyry tarafından
derlenip yayınlanmıştı A.D. 300. Enneads’ın(bu ismi almasının sebebi dokuzlu
altı parçadan oluşmasıdır) muhtevası temelde Iamblichus’un çalışması ile
benzerdir. Böylece “İamblichus’un ışığı”nın kaynağı olan Plotinus’un birini
cehennem karanlığından kurtaracağının umulması uygun olur.
12-Medusa: toprağı harap eden
kadınları dehşete düşüren, üç gorgonun en fenası. Bullfinch der ki: “bir
zamanlar saçlarıyla övünen güzel bir dişiyken güzelliğiyle Minerva ile boy
ölçüşmeye kalkışınca tanrıça onun saçlarının her birini yılana dönüştürdü ki
kendisine bakan herkes taşa dönüşürdü.”(Mythology,116). Perseus Medusa'yı
öldürmeye gönderildi. Minerva’nın verdiği kalkanı ayna olarak kullanan Perseus Medusa’ya doğrudan bakmadan başını kesip Minerva’ya verdi.”
13-Nişabur: Ömer Hayyam’ın
doğduğu kent. Kabusumsu düşte şair Hayyam’ın dizelerini hatırlıyor: kase tatlı
yada acı/hayat şarabı döküledurur/yaşam yaprakları düşer teker teker”
17- Ηέλιον: Grek, “Güneş, güneş.”