4 Ocak 2014 Cumartesi

KANTO 4



IV

İsli aydınlıkta saray,

Bir öbek küllenmiş sınır taşı şimdi Truva,

ANAXIFORMINGES! Aurunculeia!

Ey altın pruvaların Cadmus’u kulak ver bana!

Parıldıyor yakalayıp parlak taşları gümüş aynalar,

Yeşil serin ışıkta şafak meyleder uyanışımıza,

Çiy pusulanır, çimende, solgun bilekler kıpırdar

Tıp,tıp,hır,pat, yumuşak çayırda

Elma ağaçlarının altında,

Choros nympharum, keçi-ayak, solgun ayak sırayla,

Mavi sularda hilal, sığlıklarda yeşil altın

Ötüyor kara horoz deniz köpüğünde,

Ve kıvrımlı, oymalı ayağı yanında dîvânın,

Yanında pençe ayak aslan başın, oturmuş bir ihtiyar

Fısıldıyor

Ithyn!

Et ter flebiliter, Ithyn, Ithyn!

Yürüdü kadın pencereye attı kendini aşağı,

“bu esnada, bu arada hıçkırıyor kırlangıçlar

Ithyn!

“bu Cabestan’ın yüreğidir tabakta”

“bu Cabestan’ın yüreğidir tabakta?

“değişmesin asla başka bir tadla”

Ve yürüdü kadın pencereye,

İnce beyaz taş sütun

Kurup bir çifte tâk,

Parmaklar solgun sağlam taşı kavrarken de kavi,

Bir an için sallanınca,

Rhodez’den esen rüzgar

Yakalayıverdi yenini

Hıçkırıyor kırlangıçlar

‘Tis ‘Tis Ytis!

Actaeon

Ve bir vadi,

Yapraklar, yapraklar, ağaçlarla dopdolu vadi,

Günışığı parıldar, parlatır bir tepeyi,

Balık pullarından bir çatı misali,

Poictiers kilisesinin çatısı gibi

Altın misali

Altında, altında

Işın değil, kıymık değil, gün ışığından tek bir disk değil

Rendeleyen siyah, yumuşak suyu,

Yıkanıyor bedenleri perilerin, perilerin,ve Diana,

Periler, etrafına bembeyaz toplanırlar, ve hava, hava,

Titreşir, hava ışıl ışıl tanrıçayla,

Karanlıkta savurup saçlarını,

Kaldırıp kaldırıp dalgalandırıyorlar,

Daldırıp fildişini gümüşe,

Gölgelendirilmiş, koyu gölgeli

Fildişi daldırılıp gümüşe,

Bir leke değil, kayıp bir gün ışığı kırığı da

Sonra Actaeon Vidal,

Vidal ihtiyar Vidal, konuşan,

Dolanıp koruluklarda,

Bir yama değil, kayıp bir gün ışığı pırıltısı da,

Solgun saçları tanrıçanın




Actaeon’a saldırıyor itler,

“Bu tarafa, bu tarafa Actaeon,”

Koruluğun benekli geyiği,

Altın, altın, bir demet saç,

Buğday sapı gibi kalın,

Alev, güneşte alev,

Actaeon’a saldırıyor itler




Dolanıp duran koruluklarda,

Mırıldanarak Ovid’i

“Pergusa göl göl Gargaphia,

“göl Salmacis’in gölü”

Boş zırh kuğu palazı gibi sallanır

Böylece yağar ışık, böylece akar, e lo soleills plovil

Sıvı ve akışkan kristal

Dizleri altında tanrıların

Üst üste, ince su ışıltıları,

Beyaz yapraklar taşıyan derenin zarı

Takasago’daki çam ağacı

Büyür Isê’nin çamıyla!

Su kaynağın ağzında girdaplar parlak sade kumu

“nazar edin vecheler ağacına!”

Dallar çatallanmış uçlarda, sanki nilüferleymiş gibi

Kat kat

Sığ girdaplı sıvı

Dizleri altında tanrıların




Meşaleler erir alevde

Yakar ateşini köşedeki ocağın,

Mavi akik yoklar gökyüzünü (Gourdon’daki gibi o vakitler)

Reçine salgısı,

safran terlik taçlandırır dar ayağı Hymenaeus Io!

Hymen, Io Hymenaee! Aurunculeia!

Kırmızı bir çiçek atılmış ağartılmış taşa




Ve Sô-Gyoku, diyor ki

“bu rüzgar efendim, kralın rüzgarıdır,

Bu sarayın rüzgarıdır

Fıskiye-i hümayûnu sallayan”

Hsiang açıp yakasını

“dünyanın torbasında kükrer rüzgar,

Yatırır telaşla suyu”

Kral’ın değildir hiçbir rüzgâr

Bırak kendi buzağısını her ineğe

“tutulur bu rüzgâr tül perdelerde”

Kral’ın değildir hiçbiri




Oturup başlarına deve güdenler merdivenlerin

Bakarlar aşağıda Ecbatan’ın entrikalı sokaklarına

“Danaê! Danaê!

Hangi rüzgâr kral’ın?

Sis asılır üstünde akıntının,

Şeftali ağaçları döker parlak yapraklarını suya,

Akşamın pusunda yatışır ses,

Sığlıkta soyulur kabuk,

Karanlık suda yaldızlı payandalar

Üç adım bir açıklıkta

Yol gösteren boz taş direkler


Pêre Henri Jacques Sennin’le isterdi konuşmayı Rokku’da,

Kayalarla sedirlerin arasında Rokku dağı,

Polhonac,

Gyges Trakya tabağına şölen kurmuş gibi,

Cabestan, Tereus,

“bu Cabestan’ın yüreğidir tabakta”

Vidal, yahut Ecbatan, Ecbatan’daki yaldızlı kulenin üstünde

Yatır tanrının gelinini, yatır ebedî, beklerken altın yağmuru

Garonne’da “Saave!”

Garonne boya gibi katıdır,

Kortej,- “Et sa’ave, sa’ave, sa’ave Regina!”-

Kurtçuk gibi kımıldar kalabalıkta

Adige, suretlerin ince zarı,

Adige’nin karşısında, Stefano’nun Madonna in hortulo’su,

Cavalcanti’nin onu gördüğü gibi

Centaur’un topuğu eker yerin balçığına

Ve biz otururuz buraya

Orada, arenada







1…Saray: Euripides’in Truvalı Kadınlar oyununun açılışında yanan antik şehir Truva’yı gösteren sahne.

2. Anaxiforminges: Yunan Anaxiformigges Hymnoi’den “Lir’in efendisi şarkılar”. Pindar’ın Olimpik şarkı’sının girişi.

3: Aurunculeia: Catullus’un bir şiirinde evliliğini anlattığı romalı gelin.

4: Cadmus: Thebes kentini kuran kahraman. Önceki kantolarda anılmıştı.

5: tıp, tıp, hır, pat: Whitman’ın “Davul sesleri” şiirinin bir dizesinin varyasyonu.

6: Choros nympharum: Latince periler korosu.

7: kara horoz: horoz ötüşü Aphrodite’in deniz köpüğünden tekrar doğuşu ve yenilenmenin tekrarını ilan eder.

8: Ithyn: Yunan. Ithys, Procne ve Trakya kralı Tereus’un oğlu. Kocasının kızkardeşine tecavüz ettiğini öğrenen Procne intikam için Ithys’i öldürüp Tereus’a yemek yapar. Kızkardeşleri öldürmek isterken tanrılar Procne’yi kırlangıç, kızkardeşi Philomela’yı bülbüle dönüştürür. Philomela ölümüne yol açtığı oğlanın adını çağırır hep: “Itu! Itu!”

9: et ter flebiliter: Latin. “gözyaşlarıyla üç defa”. (bkz. Horace, Odes,IV, xii,5)

10:Cabestan: Guillems de Cabestanh veya Cabestaing, ironik bir biçimde eski bir kelt destanı ile ilişkilendirilen zahit trubadur. Güya efendisi Rosillion kalesi lordu Ramon’un karısı Lady Seremonda’ya gönül verince Ramon onu öldürüp kalbini Lady Seremonda’ya yedirir.

11. Rhodez: Aveyron vadisine bakan yüksekçe plato. 1274’de inşa edilmiş bir

katedrali olan Rodez’e Pound iki kez gitmiştir.

12: Actaeon: Avlanırken kazara Gargaphia gölünde yıkanan Diana’yı gören Actaeon’u Diana benekli geyiğe çevirince arkadaşları ve av köpekleri tarafından parçalanır.

13: Diana: Delos’un bakire tanrıçası Delia. Nâmı kalliastragalos, “güzel bilekli” yunan Artemis. “Lucina,” doğum tanrıçası; “Selena,” Girit kökenli ay tanrıçası. Ay, dağlar, dağ gölleri, korular, av ve tüm yaban hayatın, vahşi doğanın yenilenme ve kendini iyileştirme güçlerinin tanrıçası. Persephone gibi ölüm ve doğum kapıları nın tanrıçası.

14. Vidal: Tolosa’lı trubador Peire Vidal. Asil kadın Penautier’li Loba’nın gönlünü yapmak için kurt postuna bürününce tazılarının hedefi olur. (Loba: dişi kurt)

15: Pergusa: Enna (Sicilya) yakınlarında yeraltına götürdüğü düşünülen derin göl.

16: Gargaphia: Actaeon’un Artemis’i gördüğü Boeotia’daki derin vadi ve pınar.

17: Salmacis: Bodrum yakınlarında peri Salmacis’in gölü.

18:Boş zırh…: Cygnus yahut kuğu, Neptün’ün oğlu. Neptün’ün sihri ile Truva’yı savunurken en sonunda Achilles tarafından yere yıkılınca zırhının içinden kuğu gibi sıyrılıp kaçar.

19: e lo soleills plovil: “böylece yağar ışık”. Arnaut Daniel’in şarkısı.

20:Takasago: bir Japon Nô oyununun adı. Beraber yaşlana bir çifti anlatır. Biri Takasago diğeri Sumiyoshi’de büyüyen iki çam ağacı ile temsil edilir. Fenollosa’yı takiben Pound Japon Nô oyununu grek draması ile paralellik içinde görür.

21. İsê: Tamura oyununun sonunda zikredilen çamlarıyla ünlü körfez.

22: Vecheler ağacı: görünüşe göre Japon seimei zyu(hayat ağaçları)’nın hatalı tercümesi. Takasago oyununda çam ağaçları için kullanılır.

23:Gourdon: Pound’un 1912’de Provence’de katıldığı bir yürüyüşten anı.

24: Hymenaeus Io!: Yaşa Hymen! Hymen evlilik tanrısı safran rengindedir.

25: Kırmızı çiçek…: Bekâretin kaybının temsili. Ortaçağ şiirinde görülür.

26: So-Gyoku: Çin şairi Sung Yû’nun Japonlarca adlandırılışı. “Rüzgâra dair şiir”in müellifi. Kral H’siang ve şair erkek ve dişi rüzgâr arasındaki farkı tartışır.

27:Ecbatan: Med’li Deîoces tarafından kurulan şimdiki Hemedan şehri. Semâ’nın, kainâtın birebir düzenini gösterecek şekilde planlanmıştı. Mükemmel insan düzenini, tabiat ve medeniyetin uyumunu simgelemesi bakımından arketiptir.

28. Danaê: Argos kralı Acrisius, kızı Danaê’nin doğuracağı oğlanın kendisini öldüreceğini kâhinlerden öğrenince kızını hapseder. Ama Zeus altından bir ışık huzmesi biçiminde kızın kucağına akınca Danaê Perseus’u doğurur. Nice maceradan sonra Perseus kazara dedesini öldürür. Zeus’un ışık hüzmesi halinde Danaê’nin kucağına akmasının ardında yer ile göğün ışık ve yağmur olarak bir araya gelmesi motifi vardır.

29.Pêre Henri Jacques: Pound’a göre bir Fransız rahip.

30. Sennin: Çin’ce Hsien, cin. Fakat arzulara dirençle ölümsüzleşen münzevi manasındadır.

31: Rokku: Çince bir yer adının Japonca tercümesi. Pound’a göre bir dağ veya ada.

32:Polhonac: Polhonac’lı Viskont Heraclius III. Trubadur Guillems de San Leidier

Viskont’un karısını baştan çıkarmak için yazdığı bir şarkıyı kadına kocası tarafından okutacak kadar ileri gider. Viskont karısının yoldan çıkarıldığını fark etmez.

33.Gyges: Lidya kralı Candaules güzelliğiyle övünmek için gizlice koruması Gyges’ı karısının yatak odasına alınca aşağılandığımı düşünen karısı Gyges’ı baştan çıkarıp kocasını öldürtür ve Gyges ile evlenir.

34. Trakya tabakları: Tereus’un hikayesini hatırlatıyor.(bkz. Yukarıda 8.madde.)

35. Sa’ave…: yaşa! Yaşa kraliçe!

36: Adige: Alplerden kalkıp Po ovasına dökülen italya’da nehir.

37. Madonna in Hortulo: “Madonna küçük bahçede” Stefano da Verona’nın tablosu.

38: Cavalcanti: Guido C.,1250-1300. Dante’nin arkadaşı.

38. Centaur: Pagan tanrıların ebedi varlıklarının simgesi.

39. Arena: Verona’daki arena. Pound çağlar üstünden baktığını imâ için anar.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Taşlıcalı Yahyâ Beğ’in Şehzâde Mustafa Mersiyesi Herhalde Erzurum’da iken aldım Ahmet Atilla Şentürk Bey’in Osmanlı Şiiri Antolojis...